UNESCO, bu yıl Diyalog ve Kalkınma için Dünya Kültürel Çeşitlilik Gününün 18’incisini kutlamaktadır. Kültürel çeşitlilik hayatımıza zenginlik, renk ve hareketlilik kazandırmaktadır. Kültürel çeşitlilik, sosyal gelişim ve ekonomik büyüme için destek ve bilişsel ve entelektüel açılıktır.
Kültürel çeşitlilik tabi ki barış ve gelişme için tek başına yeterli bir faktör değildir. Barış ve gelişme için aynı zamanda öğrenme, diğerlerinden öğrenme ve bir noktaya odaklanmayı değiştirme yeteneği, her bir kültürün saklı değerini fark etme ve diyalog kurma gerekmektedir.
Bu Gün özellikle bu konularda farkındalığın artması için kutlanmaktadır. Bu gün bizi kültürel kimlikler ve geleneklere eşit saygı etik ve siyasal ilkesi doğrultusunda çeşitliliği kabul etme ve kültürel çoğulculuğun yararlarını fark etmeye davet etmektedir.
Bu ilke, 2001 yılında kabul edilen UNESCO Kültürel Çeşitlilik Evrensel Bildirgesinin merkezinde yer almaktadır. Bildirgede, kültürel çeşitlilik insanlığın ortak mirası ve barış ve refahın destekçisi olarak tanımlanmaktadır. 11 Eylül saldırıları sonrasında yazılan Bildirgede gündeme getirilen sorunlar bu konuyla oldukça ilişkilidir.
İlk olarak, özellikle azınlık halklarının dil, sanat, zanaat, yaşam biçimleri gibi, farklı kültürel ifade çeşitliklerinin korunmaya ihtiyacı bulunmaktadır, böylelikle bu çeşitlilik küreselleşmeye eşlik eden standartlaşma hareketi tarafından yok edilemeyecektir. Bunlar, bireysel ve kolektif kimliklerin tanımlanması için gerekli unsurlardır ve bu nedenle bu unsurların korunması insanlık onuruna saygı kapsamında ele alınmaktadır.
İkinci konu bireylerin toplumların ve ülkelerin kültürel hayata erişimidir. Bu hak aynı zamanda bu yıl 70. yıl dönümüne denk gelen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 27. Maddesinde yer almaktadır: “Herkes toplumun kültürel yaşamına serbestçe katılma, güzel sanatlardan yararlanma, bilimsel gelişmeye katılma ve bundan yararlanma hakkına sahiptir.”
Teknolojik devrim birçok kültürel ve sanatsal biçimi daha kolay erişilebilir kıldığı ve dünya çapında ticaret katlanarak arttığı halde, mal ve hizmetlere eşit erişimde hala birçok engel bulunmaktadır. Bu durum özellikle, ülkelerindeki kadınları, sosyal olarak dezavantajlı kişileri ve azınlık topluluklarını etkilemektedir. Bu nedenle, UNESCO, bu Dünya Gününde, Paris’te bu temel sorun etrafında bir tartışma paneli düzenlemektedir: “Kültürü herkes için nasıl erişilebilir kılabiliriz?”
Son olarak, bireylerin kimliğini özgürce inşa edebilmesi, çeşitli kültürel kaynaklardan yararlanabilmesi ve bireylerin mirasını yaratıcı bir şekilde geliştirebilmesi toplumumuzun barışçıl ve sürdürülebilir kalkınmasının temellerini oluşturmaktadır. Küresel gelişim vizyonuna kültürü entegre etmek önemli bir konudur ve gelecek için bir mücadeledir. Bu, örneğin UNESCO tarafından desteklenen Yaratıcı Şehirler Ağı tarafından başlatılan mücadeledir: 72 ülkede 180 şehirden oluşan ağ, yaratıcı sanatlara odaklanmayı, dünya çapındaki şehirlerarası aktif işbirliğini temel almayı ve sürdürülebilir bir kentsel kalkınma modelini teşvik etmeyi amaçlamaktadır.
“Evimin her tarafının duvarlar ve pencerelerle doldurulmasını istemiyorum. Mümkün olduğunca, bütün toprakların kültürlerinin özgürce evime girmesini istiyorum.” Mahatma Gandhi, bu betimlemeyle, kültürün sadece taştan yapılmış bir miras olmadığını; aksine kültürün yaşayıp nefes aldığını, etkilere ve diyaloğa açık olduğunu, değişimlere daha barışçıl bir şekilde adapte olmamızı sağladığını öne sürüyordu.
UNESCO, bu gün kutlamalarında herkesi kapılarını ve pencerelerini, çeşitliliğin canlandırıcı rüzgârına açmaya davet ediyor!