UNESCO 17. Genel Konferansı, 17 Ekim-21 Kasım 1972 tarihleri arasında Paris’te toplanmış ve 16 Kasım 1972 tarihinde UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme’yi kabul etmiştir. Türkiye Sözleşmeye 14.04.1982 tarih ve 2658 sayılı Kanunla taraf olma kararı almış, Kanun Bakanlar Kurulu tarafından 23.05.1982 tarih ve 8/4788 sayılı Kararla onaylanmış ve 14.02.1983 tarih ve 17959 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Gerekli belgelerin UNESCO Genel Merkezi’ne sunulmasıyla Türkiye Sözleşmeye 16.03.1983 tarihinde resmen taraf olmuştur. 1972 Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Sözleşmesi’ne göre oluşturulan ve Dünya Mirası Komitesi (DMK) tarafından belirlenen Dünya Mirası Listesi'nde Dünya Miras Alanı olarak ilan edilen 1223 miras yer almaktadır.
© UNESCO
Sivas'ın Divriği ilçesinde bulunan 13. yüzyıl başlarına ait cami ve hastane külliyesi, 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilmiştir. Külliye, erken dönem Anadolu İslam mimarisinin etkileyici bir örneğini sunmaktadır. Özellikle iç mekandaki özenli taş kemer yapıları ve caminin taç kapılarındaki ustalıklı taş oymaları, her bir taç kapının motifleri ve taş oymacılığı açısından benzersiz olması, caminin başyapıt olma niteliğini pekiştirmekte ve birden fazla zanaatkarın elinden çıktığına işaret etmektedir. Taç kapıların yanı sıra, sütunların tüm kaideleri, şaftları ve başlıkları ile kubbe ve kemerlerin iç yüzeyi farklı ve kendilerine özgü bir tarzda işlenmiştir. Dini külliyeye hastanenin de dâhil edilmesi, bölgedeki mekân inşa etme kültürünü ortaya koyarken avlu ya da sütunların bulunmaması gibi alışılmadık özellikleri de camiyi Selçuklu mimarisinin sıra dışı bir örneği haline getirmektedir.
© UNESCO
Balkanlar ile Anadolu, Karadeniz ve Akdeniz arasındaki tarihî yarımadada bulunan stratejik konumuyla İstanbul, bin yılı aşkın bir süredir önemli siyasi, dini ve sanatsal olaylarla ilişkilendirilmiş ve bu durum, şehrin üstün evrensel değerini pekiştirmiştir. Miras alanı, Sultanahmet Arkeolojik Parkı (Konstantin Hipodromu, Ayasofya, Aya İrini, Küçük Ayasofya ve Topkapı Sarayı dâhil), Süleymaniye Koruma Alanı, Zeyrek Koruma Alanı ve Kara Surları Koruma Alanı olmak üzere dört ana unsurdan oluşmaktadır. İstanbul'un üstün evrensel değeri, Avrupa ve Asya'nın yüzyıllar içerisindeki birlikteliğini yansıtan mimari şaheserlerin kendine özgü bütünlüğünde; Bizans ve Osmanlı mimarlarının yaratıcı dehâsıyla şekillenen eşsiz şehir siluetinde yatmaktadır. İstanbul'un Tarihî Alanları 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilmiştir.
© UNESCO
Türkiye'de yer alan iki karma miras alanından biri olan Nevşehir'deki Göreme Millî Parkı, "peri bacaları" olarak adlandırılan oluşumlarla kaplı volkanik manzarasıyla ünlüdür. Doğal güzelliğinin yanı sıra Tokalı Kilise, El Nazar Kilisesi, Azize Barbara Kilisesi, Saklı Kilise, Elmalı Kilise ve Karanlık Kilise gibi İkonoklastik sonrası Orta Bizans dönemi (10. - 12. yüzyıl) Bizans kiliselerinin kaya oyma mimarisine de ev sahipliği yapmaktadır. Kiliselerinin canlı ve büyüleyici Bizans freskleri, doğal manzarasının çarpıcı güzelliği ve buna uygun olarak gelişen mimarisi, Kapadokya'yı 1985 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde bulunan, evrensel, kültürel ve doğal öneme sahip eşsiz bir alan haline getirmektedir.
© UNESCO |
Çorum ilinde bulunan Hattuşa arkeolojik alanı, Tunç Çağı'nda Anadolu'da hüküm süren Hitit İmparatorluğu'nun başkentiydi. İmparatorluk başkentinin iyi korunmuş kalıntıları arasında şehir surları, surlar, ünlü Aslanlı Kapı da dâhil olmak üzere geçitler, tapınaklar, saraylar ve Yazılıkaya kaya tapınağındaki Hitit kabartma sanatının ve yazıtlarının dikkat çekici örnekleri yer almaktadır. Bu arkeolojik alan Hitit tarihi, dini, dili ve sanatı açısından paha biçilmez bir kaynaktır. Hattuşa, kentsel organizasyonu, korunmuş yapı çeşitleri ve zengin süslemeleri ve kaya sanatı bütünü ile dikkat çeken bir arkeolojik alandır. Hattuşa 1986 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilmiştir. |
© UNESCO
Adıyaman ilindeki Nemrut Dağı, geç Helenistik dönemin en görkemli anıtlarından biridir. Tanrılar, hayvanlar, Antiokhos'un Pers ve Makedon ataları gibi figürlerin devasa kireçtaşı heykelleri ve kültürel açıdan önemli stel sahneleri, yapıyı Kommagene Krallığı'nın zengin ve ikili kültürünün görsel bir kanıtı haline getirmektedir. Devasa heykellerin ve ortostatların (steller) inşasında, bu dönem için başka hiçbir yerde eşine rastlanmayan son derece gelişmiş bir teknoloji kullanılmıştır. I. Antiokhos'un Nemrut mozolesi 1987 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilmiştir.
© UNESCO
Türkiye'nin UNESCO Dünya Mirası Listesindeki ikinci karma miras alanı olan Hieropolis-Pamukkale, Denizli ilinde bulunmaktadır. Alan, hem antik kaplıca kenti Hieropolis'e hem de akan termal suyun içindeki minerallerin meydana getirdiği büyüleyici doğal manzaraya ev sahipliği yapmaktadır. MÖ 2. yüzyıldan MS 2. yüzyıla kadar iyi korunmuş Greko-Romen hamamları, tapınak kalıntıları, kemerler, tiyatro, çeşme ve Hieropolis nekropolünün yanı sıra 5. yüzyıldan kalma Aziz Philip şehitliği ve Bizans İmparatorluğu döneminde bölgenin dini bir merkez haline geldiği dönemden kalma kiliseleri görmek hâlâ mümkündür. Bu kültürel mirasla doğal peyzajın birleşimi, Hieropolis-Pamukkale'nin 1988 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilmesini sağlamıştır.
© UNESCO
Antalya ve Muğla illeri sınırında yer alan Xanthos-Letoon antik yerleşimleri, Likya'nın Demir Çağı uygarlığının araştırılması için büyük önem taşıyan alanlardır. Anadolu, Yunan, Roma ve Bizans kültürlerini bir arada sunan Xanthos-Letoon yerleşimleri, Hint-Avrupa dilleri üzerine yapılan çalışmalarda kullanılan Likya dilindeki son derece önemli yazıtları da muhafaza etmektedir. Likya'nın başkenti Xanthos, Halikarnas Mozolesi'ne ilham verdiği düşünülen Nereid Anıtı gibi mimaride benzersiz bir Helenistik etki sergiler. Öte yandan Letoon, birçok dini ve siyasi mimarinin yanı sıra Likçe, Yunanca ve Aramice dillerinde yazılmış son derece değerli üç dilli bir yazıt ile kült merkezi ve devlet mabedi olarak hizmet vermiştir. Xanthos ve Letoon, 1988 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilmiştir.
© UNESCO
Günümüzde Karabük'te bulunan Osmanlı kenti Safranbolu, 13. yüzyıldan itibaren kervan ticaretinde önemli bir rol oynamış, bu da bir zamanlar Avrupa ile Doğu'yu birbirine bağlayan kervan yolları varlığını yitirmiş olsa da, ticaret merkezlerinin yakınındaki yerleşimlerin kentsel gelişimine yol açmıştır. Şehrin karakteristik kamusal ve konut mimarisi, en kayda değer yönlerinden biridir ve şehrin üç tarihî bölgesi, buralarda yaşayan nüfusun sosyo-kültürel kimliğine göre farklı mimari tarzlara sahiptir. 1994 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilen Safranbolu Şehri, kültürel kimlik, ekonomik durum ve kentsel gelişim arasındaki ilişkinin etkileyici bir örneğidir.
© UNESCO
Çanakkale'de bulunan ve belki de dünyanın en ünlü arkeolojik alanı olan Truva, MÖ 12. yüzyıldaki kuşatmasının Homeros'un İlyada'sında Truva Savaşı olarak ölümsüzleştirilmesi dolayısıyla insanlık tarihinin en önemli alanlarından biri olmuştur. Truva ören yerinin mirası Homeros'un kimliğiyle bu denli iç içe geçmiş olduğundan, 19. yüzyıldan bu yana arkeologların ilgisini çekmektedir. Bu nedenle, sadece bölgede yaşayan halklarla sınırlı kalmayıp aynı zamanda arkeolojinin bir disiplin olarak gelişimine de tanıklık eden ve binlerce yıldır Avrupa ile Asya arasında kültürel bir köprü olan Truva'da yüzyılı aşkın bir süredir kapsamlı kazılar yapılmaktadır. Truva, Helenistik, Greko-Romen ve Osmanlı yerleşimleri de dâhil olmak üzere 4.000 yıl boyunca burada yaşamış çeşitli uygarlıkları bir araya getiren üstü evrensel değeri ve mimarisi, görsel sanatlar ve edebiyat gibi alanlardaki paha biçilemez kültürel etkisi nedeniyle 1998 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilmiştir.
© UNESCO
II. Selim tarafından Edirne'de yaptırılan ve 16. yüzyılın ünlü Osmanlı mimarlarından Mimar Sinan'ın ‘ustalık eserim’ olarak nitelendirdiği Selimiye Camii ve Külliyesi, Osmanlı külliye mimarisinin önemli bir örneğidir. Görsel açıdan çarpıcı olan bu muazzam külliye, caminin yanı sıra Osmanlı bezemelerinin İznik çinileri de dâhil olmak üzere en güzel örneklerini sunan avlusu, çarşısı, el yazması kütüphanesi ve eğitim kurumlarına da ev sahipliği yapmaktadır. İznik çinilerinin üretiminin en yoğun olduğu dönemden kalma iç dekorasyon, bu malzemede halen rakipsiz olan bir sanat formuna tanıklık etmektedir. Teknik planlaması ve inşası açısından tam bir şaheser olan Selimiye Camii ve Külliyesi, Sinan'ın yaratıcı dehasının en büyük kanıtı ve kuşkusuz Osmanlı'nın altın çağının en büyük yansımalarından biridir. Yüzyıllardır ziyaretçilerini büyüleyen ve son derece iyi muhafaza edilmiş olan Selimiye, 2011 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almaktadır.
© UNESCO
Konya ilinde bulunan Çatalhöyük ören yeri, M.Ö. 7.400'lere uzanan geçmişiyle dünyanın en eski neolitik alanlarından biridir. Büyüklüğü ve iyi korunmuş durumuyla benzersiz olan Çatalhöyük, günümüze ulaşan duvar resimleri, insan eliyle yapılmış heykelcikler ve sokağı olmayan, arka arkaya sıralanmış yerleşim alanlarından oluşan kendine özgü kentsel düzeniyle bu yılları eşsiz bir şekilde aydınlattığından, erken Neolitik yerleşimleri anlamak açısından en önemli yerlerden biri konumundadır. Çatalhöyük'ün 18 katmana varan stratigrafisi, kentsel bir alan olarak incelenmesi ve tarımsal yaşama ilk geçiş yapanlar olarak Çatalhöyük halkının kültürünün araştırılması, bu alanı erken insanlık tarihinin anlaşılmasında kilit noktalardan biri haline getirmektedir. Çatalhöyük'ün kentsel yerleşim planı ve kazılarda ortaya çıkarılan in situ malzemeler, bu erken dönem yerleşimlerine ve topluluklarına ışık tutmaya devam etmektedir. Çatalhöyük Neolitik Alanı, 2012 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilmiştir.
© UNESCO
2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilen bu seri miras alanı, Bursa ve yakınlarındaki Cumalıkızlık köyünde bulunan ve 14. yüzyılın başları ile 15. yüzyılın ortaları arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun ve ilk başkenti Bursa'nın kuruluş dönemine ilişkin sekiz kentsel ve kırsal alanı kapsamaktadır. Bu alanlar arasında ticari hanlar bölgesi ve ilk beş Osmanlı sultanı tarafından inşa ettirilen; yakınlarda evlerin inşa edilmesine ve böylece başkentin kurulmasına yol açan cami, hamam, mutfak ve eğitim kurumları gibi sosyal mekânları içeren beş kamusal altyapı külliyesi yer almaktadır. İyi korunmuş Cumalıkızık köyü, Orhan Gazi külliyesine ait bir vakıf köyü olarak hizmet verdiği ve başkenti ekonomik olarak desteklediği için bu kentsel planlama ve ekonomik sistemin değerli bir örneğidir. Dünya Miras Listesi'ndeki bu eser kapsamında korunan bir diğer unsur da Osmanlı hanedanının kurucuları Orhan Gazi ve Osman Gazi Türbesi'dir.
© UNESCO
M.Ö. 3. yüzyılda Helenistik Attalid hanedanının başkenti olarak kurulan ve daha sonra Roma İmparatorluğu'nun Asya eyaletinin başkenti olan, günümüzde ise İzmir'de yer alan Bergama Antik Kenti, antik dünyada önemli bir kültür, sanat, bilim ve siyaset merkeziydi. Bu görkemli kentin kalıntıları arasında stoa, gymnasium, tiyatrolar, Trajan Tapınağı, Kızıl Avlu, Kybele Tapınağı ve en önemlisi Bergama Zeus Sunağı yer almaktadır. O dönemde şehir planlamasında da devrim yaratan Bergama'nın bu dik şehir düzeni Helenistik dünyada büyük etki yaratmıştır. 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilen bu muazzam kent, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde de yerleşim yeri olmaya devam etmiş ve Asya'nın Yedi Kilisesi'nden birine ev sahipliği yapmıştır.
© UNESCO
Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı, Türkiye'nin güneydoğusunda, Yukarı Dicle Havzası yakınlarında yer alan bir yerleşke bütünüdür. Kale ve Hevsel Bahçeleri, günümüze ulaşan yazıtlar, surlardaki etkileyici taş işçiliği, kuleler, kapılar ve tarihî hasar ve onarım izlerinin yanı sıra şehir ile Dicle Nehri'ni birbirine bağlayan Hevsel Bahçeleri ile Roma döneminden günümüze kadar çeşitli uygarlıkların somut kültürünü gözler önüne sermektedir. 2015 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilen bu alan, Helenistik, Roma, Sasani, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde önemli bir sosyal, kültürel ve ekonomik bölge olarak hizmet vermiş ve birçok medeniyetin evrensel buluşma noktası olmuştur.
© UNESCO
İzmir sınırları içinde yer alan Roma liman kenti Efes, dünyanın orjinal yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı'nın kalıntılarına ev sahipliği yapan eşsiz bir Helenistik-Roma kentidir. Alandaki korunmuş yapılar arasında Celsus Kütüphanesi, Hadrian Tapınağı ve duvar freskleri ve mozaiklerle süslü teras evleri gibi İmparatorluk Roma mimarisinin çarpıcı örnekleri yer almaktadır. Antik dünyada önemli bir entelektüel ve dini merkez olan Efes, Anadolu Artemis'i için tapınak olarak kullanılmaktaydı ve Kibele gibi Anadolu tanrılarına yönelik tapınma izleri de hâlâ görülebilmektedir. Klasik mirasının yanı sıra, yakınlarındaki Meryem Ana Evi, Aziz Pavlus'un kentte vaaz verdiği ve yaşadığı inancı ve 5. yüzyılda erken Hristiyan Kilisesi tarafından düzenlenen iki yüzyıllık konsiller nedeniyle Hristiyanlık için de önemli bir ziyaret noktasıdır. 2015 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilen Efes, Türkiye'nin en büyük turistik noktalarından biridir.
© UNESCO
Günümüzde Kars ilinin doğusunda yer alan Ortaçağ şehri Ani'nin kalıntıları, MS 7-13. yüzyıllar arasında bölgedeki Ortaçağ mimarisinin gelişimini sergileyen çeşitli kamusal ve konut mimarisi örneklerini içermektedir. Arkeolojik alan, bölgeyi yöneten çeşitli uygarlıkların somut kültürünü yansıtmaktadır. Ermeni Bagratuni Krallığının başkenti olarak hizmet veren ve İpek Yolu sayesinde MS 10. yüzyıl civarında gelişen bu arkeolojik alan, daha sonra Bizanslılar, Selçuklular ve Gürcüler tarafından yönetilmiştir. Güçlü bir ticaret merkezi olan bölgenin kalıntıları Ermeni, Bizans, Selçuklu ve Gürcü şehirciliği ve mimarisinin zengin etkisini yansıtmaktadır. Bu Ortaçağ kenti, yüzyıllar boyunca Hristiyan ve ardından Müslüman hanedanlar tarafından inşa edilen Orta Çağ şehirciliğinin karakteristik özelliği olarak mesken, dini ve askerî yapıları bir araya getirmektedir. Kalıntılar arasında şehir surları, Zerdüşt, Hristiyan ve Müslümanların dini anıtları, sarayları, tapınakları, pazar yerleri, kaleleri, İpek Yolu Köprüsü gibi daha pek çok yapı bulunmaktadır. Ani Arkeolojik Alanı, 2016 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilmiştir.
© UNESCO
Günümüz Aydın ili sınırları içerisinde yer alan Aphrodisias Antik Kenti, tarihi MÖ 2. yüzyıla kadar uzanan ve tanrıça Afrodit'e adanmış bir antik kenttir. Kent özellikle heykel atölyeleri ve halen antik kompleks içinde bulunan taş ocağından elde edilen ve İmparatorluk Dönemi Roma heykeltraşlığında sıklıkla kullanılan yüksek kaliteli beyaz mermeriyle ünlüydü. Önemli bir sanatsal ve heykeltraşlık üretim merkezi ve Anadolu Afrodit Kültü için belirgin bir ibadet alanı olan alandaki insan yerleşimi, Afrodit Tapınağı'nın MS 500 dolaylarında Meryem Ana'ya adanmış bir kiliseye dönüştürülmesiyle Hristiyanlık dönemine kadar devam etmiştir. Bölge, günümüze ulaşan binlerce yazıt, Julius-Claudius hanedanı için bir tapınak kompleksi, imparatorluk belgelerinden oluşan "Arşiv Duvarı" ve dünyanın en iyi korunmuş antik amfi tiyatro stadyumu gibi olağanüstü ve eşsiz mermer mimari ve heykel örnekleriyle somut kültürel miras açısından zenginliğini korumaya devam etmektedir. Bu zengin ve benzersiz antik kent, 2017 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilmiştir.
© UNESCO
Şanlıurfa yakınlarında bulunan Göbekli Tepe neolitik arkeolojik alanı, tarihi MÖ 9.600 - 8.200 yıllarına dayanan ünlü T biçimli sütunlarıyla dünyanın bilinen en eski insan yerleşimlerinden biridir. Göbekli Tepe, yakın tarihin en önemli arkeolojik keşiflerinden biri olmaya devam etmektedir zira yapıların üzerinde yer alan ve ritüel amaçlı olduğunu düşündüren son derece ilginç hayvan ve belli belirsiz insan figürlerinden oluşan kabartma sanatı, bir "din" veya maneviyat duygusunun varlığını ve daha önce sanılandan çok daha eski bir toplumsal mimariyi ortaya koymaktadır. Alanın yakınlarında konut yapılarının keşfedilmesi de insan yerleşimini göstermekte ve Göbekli Tepe'yi insan yapımı mimarinin ilk örneklerinden biri haline getirmektedir. İnsanlık tarihinin en büyük geçiş dönemlerinden birinin somut kanıtı olan bu alan, yerleşik hayata ilk geçenlerin kültürünü belgeleyen türünün tek örneği bir sit alanıdır. Göbekli Tepe 2018 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almakta ve tarihe yeni bakış açıları sunmaya devam etmektedir.
© UNESCO
Malatya ili sınırları içerisinde, Fırat Nehri yakınlarında yer alan arkeolojik Arslantepe Höyüğü, Erken Uruklardan Hititlere, Paleo-Asurlardan Romalılara kadar birçok uygarlığın işgali altında en az 8.000 yıl boyunca kesintisiz iskân görmesi nedeniyle özellikle ilgi çekici bir yerdir. Bununla birlikte, Geç Kalkolitik dönem (M.Ö. 3400 - 3100), bu döneme ait özellikle iyi korunmuş in situ arkeolojik malzeme nedeniyle höyüğün tarihinde belki de en iyi belgelenmiş dönemdir. Bu olağanüstü korunmuş yapılar arasında tek tek binaların yerleşim planları ve duvar resimlerinin yanı sıra Geç Kalkolitik dönemin bu türdeki bilinen en büyük kompleksi olan saray kompleksi de yer almaktadır. Arslantepe Höyüğü 2021 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almakta ve Geç Kalkolitik dönemin saray idarecilerinin yaşamlarına ve uygulamalarına ışık tutmaya devam etmektedir.
© UNESCO
Türkiye’nin başkenti Ankara’da bulunan Gordion arkeolojik alanı, bir zamanlar Demir Çağı uygarlığı Frigya'nın başkenti olan antik bir yerleşim yeridir. Sit alanı, Kale Höyüğü, Aşağı Şehir, Dış Şehir ve kapsamlı surların yanı sıra, antik ahşap mezar odasıyla "Midas Höyüğü"nün özellikle dikkat çekici olduğu önemli mezar höyükleri ve tümülüsleri içermektedir. Önemli özellikleri arasında iyi korunmuş Demir Çağı kapı sistemi, erken Frig mozaikleri ve büyük ölçekli gıda hazırlama ve tekstil üretimine yönelik geniş Teras Kompleksi yer almaktadır. Gordion'un Doğu ve Batı arasındaki antik ticaret yollarının kavşağındaki stratejik konumu, bu alanı önemli bir ticaret ve kültür merkezi haline getirmiştir. Anıtsal mimarisi, ileri mühendislik çalışmaları ve zengin arkeolojik kalıntılarıyla Frig uygarlığı hakkında eşsiz bilgiler sunan Gordion, 2023 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilmiştir.
© UNESCO
2023 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne seri miras alanı olarak kaydedilen Anadolu’nun Ortaçağ Dönemi Ahşap Hipostil Camiileri, 13. yüzyılın sonları ile 14. yüzyılın ortaları arasında Türkiye'nin farklı illerinde inşa edilmiş beş camiyi kapsamaktadır. Bu camiler, düz ahşap tavanları ve çatıları destekleyen çok sayıda sıralı ahşap sütun içeren benzersiz ahşap yapı sistemleri ile diğerlerinden ayrılırken, dış cepheleri kagir olarak inşa edilmiştir. Afyon Ulu Camii (Afyon), Sivrihisar Ulu Camii (Eskişehir), Ahi Şerefettin Camii (Ankara), Eşrefoğlu Camii (Konya) ve Mahmut Bey Camii (Kastamonu) miras alanının bileşenleri olarak UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almaktadır. İyi korunmuş camilerin her biri, mukarnas sütun başlıkları ve kalem işi bulunan ahşap kirişler gibi dekoratif unsurlarla ahşap oymacılığı ve işçiliğini sergilemekte, farklı tasarımları, malzeme kullanımı ve işçilikleriyle İslam mimari mirasındaki önemli gelişmeleri yansıtmaktadır.
UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi
UNESCO’nun 1972 yılında kabul ettiği Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunmasına Dair Sözleşmeye bağlı olarak oluşturulan Dünya Kültürel ve Doğal Mirası Listesinde 2024 yılında Hindistan’ın başkanlığı ve ev sahipliğinde Yeni Delhi’de gerçekleştirilen Dünya Mirası Komitesi 46. Oturumunda kabul edilen miraslarla birlikte 1223 miras yer almaktadır. Bunlardan 952’si kültürel, 231’i doğal ve 40’ı karma (doğal ve kültürel) miraslardır. 2024 yılı itibariyle Sözleşmeyi kabul eden 195 Taraf Devlet bulunmaktadır. Türkiye’nin söz konusu listede 19’u kültürel, 2’si karma olmak üzere 21 miras alanı bulunmaktadır.
Dünya Miras Komitesi tarafından UNESCO Dünya Mirası Listesine alınan bu mirasların yanı sıra bir de bu listeye önerilmesi öngörülen ancak henüz adaylık süreçleri tamamlanmayan miraslardan oluşan Geçici Liste bulunmaktadır. Geçici Liste Üye Devletler için ulusal bir envanter niteliğinde olup, asıl listeye başvurulacak olan alanlar bu listeden seçilerek belirlenmektedir. 2024 yılı itibariyle Sözleşmeye Taraf 195 Devletten 189’unun UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde miras alanları yer almaktadır. Türkiye’nin Geçici Listede ilki 1994 yılında sunulan ve son olarak 2023 yılında güncellenen şekliyle 72 kültürel, 4 karma ve 3 doğal olmak üzere toplam 79 mirası bulunmaktadır.
Listeye Kaydediliş Tarihleriyle
Türkiye’nin UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesindeki Alanları
Karma (Doğal ve Kültürel) Miraslar:
73. Harşena Dağı ve Pontus Kralları Kaya Mezarları (Amasya) 2015
74. Güllük Dağı-Termessos Milli Parkı (Antalya) 2000
75. Kekova (Antalya) 2000
76. Kemaliye Tarihî Kenti (Erzincan) 2021
Doğal Miras:
77. Tuz Gölü Özel Doğa Koruma Alanı (Ankara-Konya-Aksaray) 2013
78. Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti (Samsun) 2016
79. Ballıca Mağarası Tabiat Parkı (Tokat) 2019
Türkiye’nin UNESCO Dünya Mirası Listesindeki Alanları için Tıklayınız
UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi için Tıklayınız