Dorian kasırgasının Bahamalar takımadasında yarattığı yıkım, doğal afetlerin toplumlara karşı yarattığı önemli etkilerin bir başka sert anımsatıcısı olmuştur.
Geçtiğimiz Mart ayında Mozambik’te yaşanan Idai tufanı tek başına 3.300 sınıfın yıkımına ve 260.000 öğrencinin eğitiminin yarıda kalmasına sebep olarak, yaşamın ve Devletlerin geleceği için kritik olan altyapıların kırılganlığını göstermiştir.
Bu yılın Uluslararası Afet Riskini Azaltma Günü hastaneler ve okullar gibi temel altyapıların hasar görmesini engellemeye adanmıştır.
Ortak sorunlar karşısında güçlü uluslararası hareketlilik gerektiği bu zamanda UNESCO, 2030 Gündemiyle aynı doğrultuda olacak şekilde Sendai Afet Riskini Azaltma Çerçevesinin uygulanması için üye devletleri desteğini güçlendirmeye kendini adamıştır.
UNESCO eğitim, kültür, iletişim, bilgi ve bilimin kesişimindedir ve bu yüzden bugünün sorunlarının enine kesen doğasına tamamen hitap eden kapsayıcı, çok disiplinli bir vizyon oluşturmak için eşsiz bir değer sahiptir. UNESCO bu yüzden ortak fayda için gayretleri yönlendirmek ve pozitif sinerji sağlamak için uzmanlığı ve bakış açılarını birleştirebilecek bir konumdadır.
UNESCO geçtiğimiz yıllar itibariyle tepkisel politikalar yerine önleyici yaklaşımları öncelik haline getiren bir örneklem geçişinde bulunmuştur. Bu bizim, felaketlerin sonuçlarını en aza indirmek yerine – ki bunun için genellikle geç oluyor - felaketlerin sebebini tahmin etmemizi sağlamaktadır.
Bu yaklaşım şimdiden gerekli altyapının korunması için somut eylemlere dönüşmüştür. Bu doğrultuda, şu anda Afet Riskini Azaltma ve Eğitim Sektöründe Küresel Birliğine başkanlık eden UNESCO, olası felaketlerin çeşitli bir yelpazesini ele alan yeni bir değerlendirme yöntemi olan VISUS aracılığıyla üye devletlere paha biçilemez teknik destek sağlamıştır. Bu sistem Haiti, Laos, Peru ve Mozambik’in de yer aldığı 7 ülkede test edilmiş ve 500.000’in üzerinde öğrenci, öğretmen ve öğretim üyesinin güvenliği kayda değer şekilde geliştirecek tizi değerlendirmeler sağlamıştır.
Bu yenilikçi programa ek olarak, Kurumumuzun teknik uzmanlığı her zaman üye devletlere açıktır, böylelikle hükûmetler altyapının dirençli olduğundan emin olabilecektir.
UNESCO’nun bu önleyici yaklaşımı öncelik haline getirmesinin bir diğer örneği ise Kurumun tsunamiler, seller, depremler ve kuraklıklar için erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesinde ince ayar vermeye devam etmesidir.
Ancak, insanlık küresel ısınmayı sınırlandırmayı başaramazsa, iklim krizi ve biyoçeşitliliğin erozyonu doğal afetlerin sayısının ve yoğunluğunu kat kat arttırdığı için, bu gibi girişimlerin artık etkili olamaması riski bulunmaktadır. Bunu daha fazla göz ardı edemeyiz. 25 Eylül 2019’da yayınlanan İklim Değişikliği Hükûmetlerarası Paneli’nin Değişen İklimde Okyanuslar ve Kriyosfer üzerindeki Özel Raporu, bu gerçekliğin bir diğer hatırlatıcısıdır. Bu sebeple, Paris Antlaşması ile tam uyumlu şekilde, UNESCO’nun da güçlü bir şekilde pozisyon almasıyla toplumlarımızın afet direnci arttırılmalıdır.
Afet sonucu yıkımların etkisini azaltmak bu yüzden bir küresel durumdur ve sadece ekonomilerimizi ve çevresel mirasımızı değil, ayrıca insanlığı da içeren geleceğimizi belirlemektedir. Bu savaşta yer alalım – kaybedecek vaktimiz yok.
https://unesdoc.unesco.org/ark:/48223/pf0000371002_eng?posInSet=1&queryId=N-6d85a9bb-b33f-40c8-b826-c7e89e94aec1 adresinden alınarak Türkçeleştirilmiştir.