Çölü düşündüğümüzde, çoğu zaman aklımıza hemen boşluk ve yokluk gelmektedir. Yine de bugün insanlığın karmaşık ekosistemler arasında yer alan, genellikle sirkülasyon ve değişim yolları olan bu alanlara adapte olduğunu ve bu alanlarda başarılı olmaya devam ettiği bilinmektedir.
Çöl yaşam barındırabilse de, çölün genişlemesi bir tehdit oluşturmakta; türleri ve tabiatı tehdit etmekte, çevredeki bitki örtüsü ile özenli bir denge kurmuş toplumları bozmakta ve arkasında su kütlelerini kuru bırakmaktadır.
Ancak kuraklık dönemlerinde olduğu gibi bu çölleşme de kaçınılmaz değildir; insanlık bu konuda bir rol oynamaktadır. Aslında, sorunun bir parçasıyız - ama aynı zamanda çözümün bir parçası da olabiliriz.
Bunu yapmak için önce çölleşmeyi ve kuraklığı anlamaya çalışmalıyız: nedenlerini analiz etmeliyiz ve geçmişteki hatalardan ders çıkarmalıyız. UNESCO, bilim ve eğitimin merkezinde yer aldığı bu olayı ölçerek ve analiz ederek bu farkındalığı artırmak için çalışmaktadır. Afrika ve Latin Amerika’da yürütülen Kuraklık Atlası projesinin ve izleme programının amacı da budur.
İş birliği bu bilgi temeli üzerine inşa edilmelidir: Bugün Dünya Çölleşme ve Kıtlıkla Mücadele Günü “Kuraklıktan Birlikte Kalkmak” teması altında kutlanılan bir iş birliğidir.
Söz konusu bu iş birliği uluslararası topluluğun görevidir. Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi Taraflar Konferansı’nın geçtiğimiz ay Abidjan’da gerçekleştirilen 15. oturumu tam da bu ruhla gerçekleştirilmiş ve 2030 yılına kadar 1 milyar hektarlık çorak arazinin restorasyonunu hızlandırmaya yönelik tarihi taahhütle sonuçlandırılmıştır. Bu taahhüt, hiç şüphesiz Mart ayında Dakar’da Dünya Su Forumu’nda yapılan tartışmalarla daha da güçlenecektir.
Ancak bu iş birliği daha da ileri gitmelidir; “birlikte” yalnızca tüm ülkeleri değil, tüm disiplinleri, tüm yerel toplulukları, tüm dernekleri, tüm işletmeleri ve benzerleri ile birlikte olmalıdır. Çölleşme ve kuraklık gerçekten de birbiriyle kesişen, çok yönlü sorunları içeren son derece çeşitli bölgeleri etkilemektedir.
UNESCO, bu konuların çeşitliliğine dikkat etmektedir. Bu farkındalık, örneğin Çad Gölü Biyosfer ve Mirası (BIOPALT) projesi üzerindeki çalışmalarda bizlere rehberlik etmektedir: Çad Gölü bölgesinde ve yerel topluluklarla birlikte, sadece sel ve kuraklığı daha iyi önlemek için değil, aynı zamanda bölgenin doğal ve kültürel kaynaklarını daha iyi kullanmak için ortak bir yaklaşım uygulanmaktadır. Gerçekten de çölleşmeyle mücadele bir bütün olarak toplumlarımıza bağlıdır.
Bu sorunla başa çıkmak amacıyla yaygın seferberlikle birlikte bir arada durmak bugünün anlamını oluşturmaktadır.
Bu yazı için https://unesdoc.unesco.org/ark:/48223/pf0000381826_eng?posInSet=3&queryId=N-92c81c82-68b2-4ff3-b36a-26c452cdcf30 adresinde yer alan metinden faydalanılmış, yazının Türkçe çevirisi yapılmıştır.