1970 UNESCO Sözleşmesi Hakkında Genel Bir Değerlendirme
Kültür varlıklarının kaynak ülkeden hukuka aykırı yollarla çıkarılıp, ekonomik açıdan zengin pazar ülkelere götürülmesinin ardından ait olduğu ülkeye geri getirilmesi meselesi 1970 UNESCO Sözleşmesinin temelini oluşturmaktadır. Kültür Varlıklarının Kanunsuz İthal, İhraç ve Mülkiyet Transferinin Önlenmesi ve Yasaklanması için Alınacak Tedbirlerle ilgili 1970 UNESCO Sözleşmesi barış zamanı kültür varlıklarının korunması alanında yapılmış en önemli uzlaşı olarak kendini göstermektedir. Büyük çoğunluğu kültür varlığı yönünden zengin kaynak ülkelerin imzacı olduğu sözleşmeye ABD, Fransa, Japonya, İngiltere, İsviçre ve Almanya gibi pazar ülkelerin taraf olması önemli bir gelişmedir.
1970 Sözleşmesi diğer sözleşmeler gibi geçmişe etkili değildir. Dolayısıyla ancak taraf olan devlet için yürürlüğe girdiği tarihten sonrası için uygulanacaktır. Bir başka ifadeyle sözleşmeye taraf olan bir pazar ülkesi bu tarihten sonra ülkesine ithal edilen kültür varlıkları için sözleşmenin yükümlülüklerine tâbi olacaktır. Ancak Sözleşmenin 1970 öncesi kültür varlıklarının hukuka aykırı ithal, ihraç ve mülkiyet transferini meşrulaştırmadığının da altını çizmek gerekmektedir.
Sözleşme kültür varlıklarının hukuka aykırı olarak ithal, ihraç ve mülkiyet transferini önleme ve yasaklama amacını taşımaktadır. Ancak bu amacı gerçekleştirme noktasında kaynak ülkelerle pazar ülkeleri arasındaki menfaat çatışmasında pazar ülke talepleri göz ardı edilmemiş; etkili ve esaslı iade prosedürü geliştirilememiştir.
Milli/ulusal kültür mirası
1970 Sözleşmesi kültür varlıklarının iadesinde milliyetçi görüşü esas alarak her ülkenin kendi ulusal/milli kültür mirasını tanımlama hakkını kabul etmiştir. Madde 4 (b)’ye göre ülke egemenlik sahasında bulunan bütün kültür varlıkları o ülkenin ulusal/milli kültür mirasının bir parçasıdır. Dolayısıyla bir taraf devletin topraklarında bulunan arkeolojik objeler o devletin ulusal kültür mirasının bir parçası olarak kabul edildiğinde, diğer taraf devletler de buluntuların kökenine bakmaksızın bu tanımlamayı kabul etmek ve kaynak ülkenin ulusal kültür mirasını ülkesinde tutmak için getirdiği kurallara saygı göstermek mecburiyetindedir.
Hukuka aykırı ihracat ve ithalat kavramları
Sözleşme m. 3 ile taraf devletlerce kabul edilmiş mevzuata aykırı olarak yapılan kültür varlıkları ithali, ihracı ve mülkiyet transferi kanunsuzdur hükmünü getirmiştir. İhracat vesikası olmadan kültür varlıklarının ülkeden çıkışını yasaklayan m. 6(b) hükmü, m.3 hükmüyle birlikte yorumlandığında, bir taraf devletin ihracat kurallarına aykırı olarak ihraç edilen eserlerin pazar ülkesine girişinin de, ithal eden taraf devlet hukukuna göre yasaklanması gerekmektedir. Ancak 1970 Sözleşmesinin taraf devletlerde doğrudan uygulanma kabiliyeti olmadığı için, bu şekildeki bir yorum ve uygulamanın taraf devlet tarafından çıkarılacak bir uyum yasasında belirlenmesi gerekmektedir. 1970 Sözleşmesinin etkin uygulanamamasının altında da bu sorun yatmaktadır. Zira pazar ülkeler sözleşmenin uygulanmasında m. 3’ü bir genel hüküm olarak uygulamayı reddetmekte ve ancak bazı hükümlerini kendilerinin belirlediği şekilde iç hukuklarına dâhil etmektedir.
Bu alandaki en önemli örnek ABD’nin tutumudur. ABD, Sözleşmenin sadece m. 7 ve 9 hükümlerini bazı değişikliklerle kabul eden bir uyum yasası çıkarmış ve Sözleşmeye taraf olurken de diğer ülkelerin ihracat yasaklarını uygulayıp uygulamama hakkını saklı tutmuştur. Sözleşmenin en önemli hükümleri de m. 7 ve 9 olarak kendisini göstermektedir.
Madde 7 kapsamındaki yükümlülükler
Sözleşme m. 7(a)’ya göre taraf devletler bu Sözleşmeye taraf olan başka bir devlete ait olup da bu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden sonra hukuka aykırı olarak ihraç edilmiş kültür varlıklarının kendi ülkesinin müzeleri ve benzeri kuruluşları tarafından edinilmesini önlemek için ulusal yasalar çerçevesinde gerekli bütün tedbirleri almakla yükümlüdür. Dolayısıyla madde bu haliyle sadece devlet kontrolündeki müzeler için uygulama imkânına sahiptir. ABD Sözleşmeyi onaylarken bu maddenin sadece devlet kontrolündeki müzeler için uygulanacağını açıkça deklere etmiştir. Bu durumda maddenin ABD için uygulanabilirliği hemen hemen ortadan kalkmaktadır.
Madde 7(b) (i) hükmüne göre taraf devletler, diğer bir taraf devlet topraklarındaki bir müzeden, dinsel nitelikte olsun olmasın kamuya ait bir anıttan veya benzeri kuruluşlardan çalınmış kültür varlıklarının, bu kuruluşların envanterlerinde kayıtlı bulunduklarının belgelenmesi kaydıyla ithalini yasaklama borcu altındadır. Dolayısıyla madde hükmü dar kapsamda da olsa müze ve anıtlardan çalınan kayıtlı kültür varlıklarının iadesi için bir dayanak noktası oluşturmaktadır.
Madde 7(b) (ii)’ye göre taraf devletler ilgili taraf devletin başvurusu üzerine çalınarak ithal edilen esere el koymak ve bu eseri iyi niyetli alıcıya tazminat ödenmesi koşuluyla geri verme borcu altındadır. Bu itibarla Türkiye’deki bir müzeden, dini ya da laik kamu kuruluşundan çalınan eserlerin UNESCO Sözleşmesine taraf ülkelere ithali yasaklanmıştır. Bu nitelikteki eserin iadesi zorunludur. Bu noktada kültür varlığının iyi niyetli alıcısının mülkiyet iddiası dinlenmeyecek sadece kendisine tazminat ödenecektir.
Madde 9 kapsamındaki yükümlülükler
Kültür varlığı yönünden zengin ülkeler için asıl mesele kaçak kazılarla elde edilen ve kayda girmemiş olan arkeolojik objelerin iadesinin sağlanmasıdır. Sözleşme arkeolojik buluntuları da kültür varlıkları kapsamında değerlendirmesine rağmen iade meselesinde açık ve etkin iade prosedürü öngörmemiştir. Madde 9’a göre kültür mirası, arkeolojik ve etnolojik kültür varlıklarının yağmalanması tehlikesine açık bulunan taraf devlet, ilgili devletlere başvurabilir. Taraf devletler söz konusu kültür varlıkları türlerinin ithal, ihraç ve ticaretinin kontrolü dâhil gerekli somut tedbirleri kapsayacak ve uygulayacak birlikte tasarlanmış uluslararası bir eyleme katılmayı taahhüt ederler. Bu uzlaşmaya varılıncaya kadar her ilgili devlet, başvuran devletin kültür mirasında telafi edilemeyecek zararların meydana gelmesini önlemek için olanakları ölçüsünde geçici tedbirler alacaktır. Görüldüğü üzere m. 9 taraf devletlere söz konusu durumda doğrudan ithal yasağı getirme yükümlülüğü yüklememektedir. Devletler ithalat yasağı da dâhil olmak üzere, gerekli somut tedbirleri saptayacak ve uygulayacak uluslararası bir eyleme katılmayı taahhüt etmektedir. Hüküm ikili ya da çok taraflı bir anlaşmanın yapılmasının gereği olarak yorumlanmaktadır. Ancak Sözleşmeye taraf devletler ikili veya çok taraflı bir anlaşmayı beklemeden de m. 9 hükmünün benimsediği esasları bir iç hukuk kuralı olarak koyup, arkeolojik objeler konusunda da ithalat kontrolü yapabilirler. Kanada ve Avustralya bu noktada uluslararası bir anlaşmaya taraf olan devletten hukuka aykırı olarak yapılan ihracatın kendi ülkelerine ithalini kanunen yasaklamıştır. Aynı şekilde Almanya da 2016 tarihli Kültür Varlıklarını Koruma Kanunu (s. 32) (KGSG) ile 1970 UNESCO Sözleşmesine taraf bir ülkeden 26 Nisan 2007 tarihinden sonra hukuka aykırı olarak çıkmış kültür varlıklarının Almanya’ya ithalini hukuka aykırı saymış ve iade usulünü belirlemiştir. Ancak bu uygulama pazar ülkeleri arasında yaygın değildir.
ABD, Sözleşmenin 7. ve 9. Maddelerinin uygulanması amacıyla çıkardığı Cultural Property Implementation Act ile çok sıkı kurallara bağlı olarak ve ikili anlaşmalar çerçevesinde hangi koşullarda ithalat yasakları koyacağını belirtmiştir. Aynı şekilde İsviçre de 2003 yılında çıkardığı Uluslararası Kültür Varlığı Transferi Hakkında Federal Kanun (Federal Act on the International Transfer of Cultural Property) ile 1970 UNESCO Sözleşmesinin uygulamasını diğer taraf devletlerle yapılacak ikili anlaşmalara bağlamıştır. Dolayısıyla Sözleşmenin kaçak kazılarla çıkan arkeolojik objelerin iadesi ile ilgili hükümlerinin yeknesak ve etkin bir uygulaması bulunmamaktadır. Kültür varlığı ithal eden pazar ülkelerinin tutum ve tercihlerine göre Sözleşme işlerlik kazanmaktadır.
Sonuç
1970 UNESCO Sözleşmesi doğrudan uygulanma kabiliyeti olmayan hükümler getirmiş olmasına ve hükümlerinin uygulaması taraf devletlerin tutumlarına göre farklılık arz etmesine rağmen bu alanda yapılmış en önemli çalışmadır ve ekonomik açıdan zengin pazar ülkelerinin taraf olmasıyla etkinliğini daha da artırmaktadır. Sözleşmenin eksiklik ve zaaflarına rağmen, burada temellendirilen prensiplerin müzeler ve özel kuruluşlar tarafından etik kurallar olarak benimsenmesi de memnuniyet vericidir. UNESCO Sözleşmesi’nin eksikliklerinin, 1995 yılında kabul edilen Çalınan ya da Hukuka Aykırı Olarak İhraç Edilmiş Kültürel Objelerle ilgili UNITDROIT Sözleşmesi ile giderildiği düşünülmekte ve bu iki sözleşmenin birbirini tamamlayarak bu alandaki ihtiyaca cevap verdiği kabul edilmektedir.
Prof. Dr. Sibel Özel
Yerlerinden Edilmiş Kültür Varlıkları İhtisas Komitesi Üyesi