UNESCO Türkiye Millî Komisyonu
UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Somut Olmayan Kültürel Miras İhtisas Komitesi

Kısa adı UNESCO olan Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu’nun Paris’te 29 Eylül-17 Ekim 2003 tarihleri arasında toplanan 32.Genel Konferansı, 17 Ekim 2003 tarihinde “Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi”ni kabul etmiştir. Sözleşme, TBMM’nin 19.01.2006 tarihli oturumunda oy birliği ile kabul edilmiş, “Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun” (No: 5448) 21 Ocak 2006 tarih ve 26056 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve Türkiye’nin taraf olma süreci 27 Mart 2006 tarihinde tamamlanmıştır.
Sözleşmenin 16. 17. ve 18. Maddelerine göre oluşturulan Somut Olmayan Kültürel Miras Listeleri bulunmaktadır ve bu listelerin adları şunlardır:

  1. İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi
  2. Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi
  3. Korumanın İyi Uygulamaları Kaydı

Türkiye’nin ilk yazımları Hükûmetler Arası Komite’nin 2008 yılında İstanbul’da gerçekleşen Üçüncü Olağan Toplantısı’nda daha önce ilan edilen Başyapıtların 16. Madde kapsamındaki Somut Olmayan Kültürel Miras Temsilî Listesine alınmasıyla gerçekleşmiştir.


İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi 

“Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi” UNESCO tarafından 2003 yılında kabul edilmiştir. Sözleşme, toplulukların, grupların ve bazı durumlarda bireylerin kültürel miraslarının bir parçası olarak gördükleri kültürel uygulamaları, ifadeleri, bilgi ve becerileri tanıtmayı, korumayı ve aktarmayı  amaçlamaktadır. Türkiye'nin 2023 yılı itibarıyla listede 30 unsuru bulunmakta ve bunlardan üçü "Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi" nde yer almaktadır.
 

1. Meddahlık Geleneği


© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

“Meddahlık”, meddah adı verilen tek bir hikâye anlatıcısı tarafından icra edilen ve Türkiye ile Türkçe konuşulan ülkelerde yaşatılan geleneksel Türk tiyatro biçimidir.. Tarihsel olarak meddahların işlevi toplumu aydınlatmak, eğitmek ve eğlendirmektir. Kervansaraylarda, pazarlarda ve kahvehanelerde sahne alan bu hikâye anlatıcıları, ağırlıklı olarak okur yazar olmayan bir nüfusa kendi değerlerini ve fikirlerini aktarırlardı. "Meddah" terimi, Arapçadan alınan ve "övmek" anlamına gelen "maddah" kelimesinden türemiştir ve "hikâye anlatıcısı" olarak çevrilebilir. Bu unsur, 2008 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir (ilk olarak 2003 yılında ilan edilmiştir).

 

2. Mevlevi Sema Törenleri 

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Mevleviye, 1273 yılında Konya'da kurulan ve buradan Osmanlı İmparatorluğu'na kademeli bir biçimde yayılan tasavvufi bir tarikattır. Bugün Mevleviye, dünyadaki birçok Türk topluluğunda bulunmaktadır ancak tarikatın faaliyetinin en aktif ve ünlü merkezleri Konya ve İstanbul'dadır. Mevlevilik, “Semazen” ismi verilen kişilerin kendi etraflarında dönerek yaptıkları danslarıyla ünlüdür. Önerilen birkaç saatlik orucun ardından, semazenler sol ayakları üzerinde kısa dönüşlerle dönmeye başlarlar ve vücutlarını sol ayakları etrafında döndürmek için sağ ayaklarını kullanırlar. Hem vokal hem de enstrümantal bestelerin dört bölümünden yola çıkarak, en az bir şarkıcı, neyzen adlı bir flütçü, kudüm ve bir ud çalan kişi tarafından icra edilir. Bu unsur, 2008 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir (ilk olarak 2005 yılında ilan edilmiştir).
 

3. Âşıklık Geleneği

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

 Âşıklık geleneği, "âşık" olarak bilinen gezgin ozanlar tarafından icra edilir. Geleneksel kıyafetler giyen ve telli bir saz çalan "âşık", düğünlerde, kahvehanelerde ve her türlü halk festivallerinde sıkça görülen bir performans sanatçısıdır. Genellikle aşk hakkında olan şiirler, kafiyeli bir biçimde hece ölçüsüyle yazılır ve "âşık"ın mahlasını, yani takma adını dile getirdiği bir dörtlükle son bulur. Topluluklar arasında seyahat etmeleri nedeniyle âşıklar, kısmen şiir ek olarak da sosyal ve politik hiciv yoluyla kültürel değerlerin ve fikirlerin yayılmasına, ayrıca sağlam bir sosyal diyaloğun geliştirilmesine yardımcı olurlar. Özellikle düğünlerde “âşıklar”, geleneği Türk edebî kültüründen ve ülke genelindeki toplulukların gündelik yaşamlarından beslenen ve bunları zenginleştiren eğitmenler ve rehberler olarak kabul edilirler. Bu unsur, 2009 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

4. Karagöz

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Karagöz, Türkiye'ye özgü geleneksel bir tiyatro türüdür. Bu tiyatroda, genellikle deve veya öküz derisinden yapılmış, insan ya da nesne şeklindeki tasvirler ışık kaynağının önünde sopalarla tutulur ve gölgeleri pamuklu bir perdeye yansıtılır. Genellikle komik olan hikâyelerde ana karakterler Karagöz ve Hacivat ile Kantocu adında bir kabare şantörü ve Hokkabaz adında bir illüzyonist-akrobat da dâhil olmak üzere bir dizi başka karakter yer almaktadır ve bol miktarda kelime oyunu ile yöresel ağız taklitleri bulunmaktadır. Tasvirler bir baş sanatçı olan “Hayalî” tarafından yönetilir ve bu sanatçının, hem “tasvir”lerin yaratılmasına yardım ederek hem de müzikle aksiyona eşlik ederek zanaatı öğrenen bir veya daha fazla çırağı/yardımcısı olabilir. Bir zamanlar kahvehanelerde, bahçelerde ve meydanlarda, özellikle Ramazan ayında ve sünnet kutlamalarında yaygın olarak oynanan Karagöz, günümüzde çoğunlukla büyük şehirlerdeki gösteri salonlarında, okullarda ve alışveriş merkezlerinde oynanmakta ve buralarda hâlâ seyircinin ilgisini çekmektedir. Bu geleneksel tiyatro türü, insanları eğlence yoluyla birbirine yaklaştırırken kültürel kimlik duygusunu da güçlendirmektedir. Bu unsur, 2009 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir. 

 

5. Geleneksel Sohbet Toplantıları

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Geleneksel Sohbet Toplantıları, Türk halk edebiyatı, halk oyunları ve halk müziği ve köy oyunlarının yanı sıra toplumsal değerlerin aktarılmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. Türk erkekleri, özellikle kış aylarında, yerel sosyal ve kültürel konuları tartışmak, gelenekleri korumak ve dayanışmayı güçlendirmek, ek olarak karşılıklı saygı ve topluluk duygusunu teşvik etmek adına düzenli olarak kapalı mekânlarda bir araya gelmektedirler. Toplantılar müzik, danslar ve geleneksel oyunları içerebilir. Bu uygulamalar yöresel yemekler tüketilirken keyifle izlenir. Geleneksel bir sohbet toplantısı sabahın erken saatlerine dek sürebilir. Toplantılar etnik köken, din veya statü farkı gözetmeksizin 15 veya 16 yaşından büyük erkeklere açık olup, üyelerin dürüst ailelerden gelmeleri, güvenilir ve büyüklerine saygılı olmaları, kumar oynamamaları veya alenen aşırılıklar sergilememeleri temel şarttır. Üyeler, hafifletici gerekçeler dışında bir toplantıyı kaçırdıkları için para cezası ile cezalandırılabilirler. Topluluklar genellikle beş ila otuz kişiden oluşur ve seçimle atanan ya da yaşlılar tarafından önerilen liderler tarafından yönetilirler. Topluluğun tüm üyeleri eşit haklara ve yükümlülüklere sahiptir. Sohbet toplantıları, sosyal adalet, hoşgörü, yardımseverlik ve saygı gibi etik değerleri aktararak önemli bir eğitim işlevini yerine getirmektedir. Bu unsur, 2010 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

6. Alevi-Bektaşi Ritüeli Semah

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu


“Semahlar”, ritmik uyum içerisinde gerçekleştirilen mistik ve estetik vücut hareketleri bütünü olarak tanımlanabilir. Hz. Muhammed'den sonra dördüncü halife olan Hz. Ali'ye duyulan hayranlığa dayanan bir inanç sistemi olan Alevi-Bektaşi inancına mensup kişiler tarafından gerçekleştirilen dinî uygulamalar olan Cem ritüellerinde yer alan on iki ana hizmetten birini oluşturmaktadır. Semahlar, uzun saplı saz çalan inançlı müzisyenler eşliğinde "semah dönenler" (canlar) tarafından icra edilir. Türkiye'deki Alevi-Bektaşi topluluklarında, her biri farklı müzikal özelliklere ve ritmik yapılara sahip çeşitli Semah biçimleri mevcuttur. Semah'ın değişmeyen bir özelliği ise ritüelin hem erkekler hem de kadınlar tarafından yan yana gerçekleştirilmesidir. Semah ritüelleri, doğal bir döngünün parçası olarak Tanrı ile birlik kavramı üzerine kuruludur: İnsanlar Tanrı'dan gelir ve Tanrı'ya döner.  İki çeşit Semah vardır: “İçeri Semahları” Cem törenlerinde on iki hizmetin bir parçası olarak sadece Alevi-Bektaşi inancına mensup kişiler arasında yapılır; “Dışarı Semahları” ise Semah kültürünü genç nesillere tanıtmak için hizmetlerden bağımsız olarak yapılır. Tüm uygulamalar, geleneksel motifler ve öğretiler sözlü olarak aktarılmakta bununla beraber gelenekle ilişkili farklı sanat ve edebiyat türleri gelişmeye devam etmektedir. Bu şekilde “Semahlar", Türkiye'nin geleneksel müzik kültürünün geliştirilmesinde ve zenginleştirilmesinde çok önemli bir rol oynamaktadır. Bu unsur, 2010 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

7. Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali, Edirne'de düzenlenmektedir. Her sene farklı yaş gruplarından, kültürden ve bölgelerden binlerce insan, Altın Kemer ve “Başpehlivan” unvanı için mücadele eden pehlivanları görmek için Edirne’ye gelmektedir. Her festival, organizasyonun manevisi hamisi olan Kırkpınar Ağası tarafından kırk davul ve zurna çalgı takımının yer aldığı bir törenle başlatılır. Altın kemer, Selimiye Camii'nde okunan duaların ardından bir tören alayıyla şehir boyunca taşınır. Güreş müsabakaları geleneksel olarak Er Meydanında gerçekleşir. Töreni yöneten kişi Pehlivanları seyircilere tanıtır, isimlerini, ünvanlarını ve becerilerini anlatır. Ardından yağcı, ısınma hareketleri ve selamlamalardan önce bezcinin yardımıyla güreşçileri yağlar. Güreşçilerin her biri “kıspet” adı verilen manda ya da inek derisinden yapılmış kalın pantolonlar giyer. Güreş esnasında davulcular ve zurnacılar Kırkpınar'a has güreş havaları çalarlar. Kırkpınar yağlı güreşleri din, dil, ırk ayrımı yapılmaksızın her kültür, bölge ve yaştan erkeğe açıktır. Pehlivanlar cömertlik, dürüstlük, saygılı olma, gelenek ve göreneklere bağlılık gibi özellikleriyle toplumda örnek şahsiyetler olarak kabul edilirler. Tüm pehlivanlar usta-çırak geleneği içinde yetiştirilir. Bu unsur, 2010 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

8. Geleneksel Tören Keşkeği

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Keşkek; düğün merasimleri, sünnetler ve dinî bayramlar için hazırlanan geleneksel bir Türk yemeğidir. Kadınlar ve erkekler birlikte çalışarak büyük kazanlarda 'Keşkek' adı verilen buğday ve eti pişirir, ardından misafirlere ikram ederler. Buğday bir önceki gün dualar okunarak yıkandıktan sonra davul ve zurna eşliğinde büyük bir taş havana taşınır. Havanda iki ila dört kişi tarafından sabit bir hızda tokmakla dövülür. Keşkek genelde kabuğu ayıklanmış buğday, kemikli et parçaları, soğan, baharatlar, su ve yağ kazana eklenerek açık havada bütün gece pişirilir. Öğleye doğru, köyün en kuvvetli gençleri tahta tokmaklarla keşkeği dövmeye çağrılır, kalabalık tezahürat yapar ve zurnacılar kendine özgü bir ezgiyle güvecin koyulaştığını duyuran şarkılar söylerler. Buğdayın ayıklanması, şükür, dua, buğdayın taşınması, hazırlanması ve pişirilmesi sırasında kullanılan ve yemekle ilişkili çok sayıda tabir, günlük hayatta yaygın olarak kullanılan ifadeler hâline gelmiştir. Buna ek olarak bu gelenek; eğlenceleri, oyunları ve müzik dinletilerini de kapsamaktadır. Komşu kasaba ve köyler tören alanında topluca yemek yemeye davet edilir. Bu yemek pişirme geleneği usta aşçılar tarafından korunmakta ve çıraklara öğretilmektedir. Bu unsur, 2011 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir. 

 

9. Mesir Macunu Festivali

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Manisa'da düzenlenen Mesir Macunu Festivali, Kanuni Sultan Süleyman'ın annesi Hafsa Sultan'ın “mesir macunu” olarak bilinen bir macunun icadıyla hastalığından kurtulması anısına düzenlenmektedir. İyileşmesinin ardından Hafsa Sultan macunun halka dağıtılmasını emretmiştir. Bu nedenle mesir macunu her yıl 21-24 Mart tarihleri arasında aşçıbaşı ve çıraklar tarafından geleneksel usullerle, 41 taze baharat ve ottan hazırlanmaktadır. 14 kadından oluşan bir ekip macunu küçük kağıtlara sarar. Şifa dilekleri ve dualarla hazırlanmış olan macunlar Sultan Camii'nin minaresinin tepesinden ve kubbelerinden halka saçılır. Türkiye'nin farklı bölgelerinden gelen binlerce insan düşen parçaları yakalamak için birbiriyle yarışır. Birçok kişi bu sayede evlilik, iş ve çocuk dileklerinin bir yıl içerisinde gerçekleşeceğine inanır. Geleneksel kıyafetler giymiş 45 kişilik Mehter Takımı, macunun hazırlanması sırasında ve festival boyunca marşlar seslendirir. Manisa halkının festival ile derin bir gönül bağı bulunmaktadır. Geleneğin gücü, yerel halk arasında güçlü bir dayanışma duygusu yaratmakta ve şehir, Türkiye'nin hemen hemen tüm bölgelerinden misafirleri ağırlamaktadır. Bu unsur, 2012 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

10. Türk Kahvesi ve Geleneği

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Türk kahvesi, özel hazırlama ve demleme tekniklerini zengin bir geleneksel ve toplumsal kültürle birleştirmektedir. Taze kavrulmuş kahve çekirdekleri ince toz hâline getirilir ve ardından öğütülmüş kahve, soğuk su ve şeker cezveye konularak ocakta yavaş yavaş pişirilerek istenilen köpük elde edilir. Kahve, bir bardak su eşliğinde küçük fincanlarda servis edilir ve çoğunlukla insanların sohbet etmek, havadisleri paylaşmak ve kitap okumak için bir araya geldiği kahvehanelerde içilir. Geleneğin kendisi, hayatın her kesimine nüfuz eden bir misafirperverlik, dostluk, incelik ve eğlence sembolüdür. Arkadaşlar arasında bir kahve ikramı, samimi bir muhabbet ve günlük meselelerin paylaşılması için imkân sağlar. Türk kahvesi, nişan törenleri ve bayramlar gibi sosyal etkinliklerde de önemli bir rol oynar, hakkındaki bilgi birikimi ve adetler aile üyeleri tarafından gözlem ve katılım yoluyla gayriresmî olarak aktarılır. Boş fincanda kalan telve genellikle kahveyi içen kişinin falına bakmak için kullanılır. Türk kahvesi, Türk kültürel mirasının bir parçası olarak kabul edilir, edebiyatta ve şarkılarda anılır ve törenlerin vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu unsur 2013 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

11. Ebru: Türk Kâğıt Süsleme Sanatı

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Ebru, kitreli su dolu bir kaba renkli boyalar serpilip sürülmesi ve ardından desenlerin kağıda aktarılmasıyla renkli motiflerin oluşturulduğu geleneksel Türk sanatıdır. Ebru olarak bilinen desen ve kompozisyonlar arasında çiçekler, yapraklar, süslemeler, kafes işçiliği, camiler ve aylar yer alır ve geleneksel ciltçilik sanatında dekorasyon amacıyla kullanılır. Ebru sanatçısı, renkleri doğal pigmentlerden doğal yöntemlerle elde eder ve daha sonra renkleri doğal bir asit olan öd ile karıştırıp yoğunlaştırılmış sıvı preparat üzerine serper ve fırçayla uygular, böylece renkler yüzeyde kalır ve kıvrımlı desenler oluşturur. Ebru sanatçıları, çırakları ve icracıları sanatlarını geleneksel kültürlerinin, kimliklerinin ve yaşam tarzlarının ayrılmaz bir parçası olarak görmektedirler. Bilgi ve becerilerinin yanı sıra bu sanatın ardındaki felsefe, sözlü olarak ve usta-çırak ilişkileri içinde gayriresmî pratik eğitim yoluyla aktarılır. Ebru sanatında temel becerilerin kazanılması en az iki yıl sürmektedir. Yaş, cinsiyet ya da etnik köken ayrımı olmaksızın sürdürülen bu gelenek, kadınların desteklenmesinde ve toplumsal ilişkilerin geliştirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Ebru sanatının kolektifliği, dostane sohbet aracılığıyla diyalog kurmayı teşvik eder, sosyal bağları pekiştirir; bireyler ve topluluklar arasındaki ilişkileri güçlendirir. Bu unsur 2014 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

12. İnce Ekmek Yapımı ve Paylaşımı Geleneği: Lavaş, Katırma, Jupka, Yufka 

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Azerbaycan, İran, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye'deki toplumlarda yufka ekmek yapma ve paylaşma kültürünün sosyal işlevler taşıması, yaygın olarak uygulanan bir gelenek olarak devam etmesini sağlamıştır. Yufka ekmeğin (lavaş, katırma, jupka ya da yufka) yapımında genellikle aile üyelerinden oluşan en az üç kişi görev alır ve her biri ekmeğin hazırlanması ve pişirilmesinde rol oynar. Kırsal bölgelerde komşular da bu işleme birlikte katılır. Geleneksel fırınlar da ekmek yapar. Yufka, tandır (toprak veya taş fırın), sac (metal plaka) veya kazan kullanılarak pişirilir. Normal yemeklerin yanı sıra düğünlerde, doğumlarda, cenazelerde, çeşitli bayramlarda ve dualar sırasında yufka ekmeği yapılır. Azerbaycan ve İran'da gelinin omzuna konur ya da başının üzerinde ufalanarak çiftin refahı için dilekte bulunulurken, Türkiye'de çiftin komşularına dağıtılır. Kazakistan'daki cenazelerde ekmeğin, ölen kişiyi Tanrı'dan gelecek hükmü beklerken korumak için hazırlanması gerektiğine inanılır. Kırgızistan'da ise yufka ekmeğin paylaşılmasının ölen kişi için daha iyi bir ahiret hayatı sağladığına inanılmaktadır. Aile içinde ve ustadan çırağa öğretilerek aktarılan bu uygulama, misafirperverliği, dayanışmayı ve topluluk aidiyetini güçlendiren ortak kültürel kökleri simgeleyen belirli inançları ifade etmektedir. Bu unsur 2016 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

13. Geleneksel Çini Sanatı

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Çini, Türkiye'de üretilen ve genellikle binaların cephelerinde ve ülkenin dört bir yanındaki evlerde bulunan renkli bitki, hayvan ve geometrik desen motiflerini içeren geleneksel, el yapımı sırlı karo ve seramiklerdir. Çini üretimi birçok süreci kapsamaktadır. Kil önce şekillendirilir, astarlanır, kurutulur ve çini yapımı için özel olarak tasarlanmış fırınlarda pişirilir. Ardından yöresel gelenek ve inançları temsil eden desenler kağıt üzerine oyularak kömür tozu ile yüzeye aktarılır. Desenlerin dış hatları elle çizilir, yüzey çeşitli renklere boyanır ve ardından eser sırlanıp fırınlanır. Çini yapım atölyelerinde zanaatkârlar, gözetmenler ve çıraklar bulunur. Her zanaatkârın şekillendirme, tasarım ve boya, cilalama ve astarlama veya fırınlama gibi belirli bir rolü vardır. Çini sanatçıları, çini yapımını kendini ifade etme, geliştirme ve iyileştirmenin yanı sıra Türkiye'nin kültürel kimliğinin sembolik bir yönü olan bir sanat formunu sürdürmenin ve geçmişten günümüze uzanan bağları güçlendirerek süreklilik sağlamanın bir yolu olarak görmektedir. Çini yapımı atölye mekânlarıyla sınırlı değildir. Yaş, cinsiyet ya da etnik kökenin bilgi paylaşımı, aktarımı ve beceri gelişimi önünde engel teşkil etmediği bu gelenek, ülke genelinde evlerde, halk eğitim merkezlerinde, meslek okullarında ve üniversitelerde de uygulanmaktadır. Bu unsur 2016 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

14. Bahar Bayramı Hıdırellez

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Bahar Bayramı “Hıdırellez” her yıl Hızır Günü veya doğanın uyandığı gün olarak kabul edilen 6 Mayıs'ta gerçekleşir. “Hıdırellez”, toprağın ve suyun koruyucuları ve onlara ihtiyaç duyan insanların, ailelerin ve toplulukların yardımcıları olduğuna inanılan “Hıdır” ve “İlyas” Peygamberlerden türetilmiş birleşik bir isimdir. Bu vesileyle, ailenin ve toplumun esenliğini, bereketini ve refahını sağlayan ve gelecek yıl için hayvanları ve mahsulleri koruyan, doğa ile bağlantılı çeşitli törenler ve merasimler gerçekleştirilir. Bu unsur 2017 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

15. Dede Korkut - Korkut Ata Mirası: Kültürü, Efsaneleri ve Müziği  

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu


Dede Korkut, her hikâyede efsanevi bir figür ve bilge bir kişi; doğum, evlilik ve ölüm gelenekleriyle ilgili sözleri, müziği ve hikmetli deyişleri olan bilge bir ozan olarak karşımıza çıkar. Dede Qorqud/Korkut Ata/Dede Korkut'un destansı kültürü, halk hikâyeleri ve müziği; sözlü anlatımlar, gösteri sanatları, kültürel kurallar ve müzik besteleri aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarılan ve paylaşılan on iki kahramanlık efsanesi, hikâyesi ve masalı ile on üç geleneksel müzik bestesine dayanmaktadır. Bu unsur 2018 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.
 

16. Geleneksel Türk Okçuluğu

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Geleneksel Türk Okçuluğu, yüzyıllar boyunca gelişen ilkeleri, gelenekleri ve sosyal uygulamaları, geleneksel donanımların işçiliğini, okçuluk disiplinlerini ve atış tekniklerini kapsar. Geleneksel Türk Okçuluğunda, yaya ve at sırtında uygulanan farklı disiplin türleri vardır. Okçular ve sporcular becerilerini geliştirmek için bireysel veya toplu olarak antrenman yapar, tek başlarına atışlar gerçekleştirir, yarışmalara ve festival etkinliklerine katılırlar. Bu unsur 2019 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

17. Minyatür Sanatı 

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Minyatür; altın, gümüş ve çeşitli organik malzemeler gibi ham maddeler kullanılarak kitap, kartonpiyer, kilim, kumaş, duvar, seramik ve diğer eşyalar üzerine küçük resimlerin tasarlanmasını ve oluşturulmasını içeren iki boyutlu bir sanat türüdür. Minyatürün desenleri inançları, dünya görüşlerini ve yaşam tarzlarını resmederek tasvir ederken İslam'ın etkisiyle de yeni bir karakter kazanmıştır. Aralarında biçemsel farklılıklar olsa da, başvuru sahibi Taraf Devletler tarafından icra edilen minyatür sanatı önemli ortak özelliklere sahiptir. Bu unsur 2020 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

18. Geleneksel Zekâ ve Strateji Oyunu: Togyzqumalaq, Toguz Korgool, Mangala/Göçürme

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Geleneksel Zekâ ve Strateji Oyunu: Togyzqumalaq, Toguz Korgool, Mangala/Göçürme, özel tahtalar üzerinde veya yerdeki çukurlar gibi doğaçlama alanlarda oynanabilen geleneksel bir oyundur. Oyun, çukurlara dağıtılan taş, ahşap, metal ve kemikten yapılmış toplarla, fındık veya tohumlarla oynanabilir ve en çok taş toplayan oyuncu oyunu kazanır. Oyunun çeşitli varyasyonları da bulunmaktadır. Başvuru sahibi Taraf Devletlerde bu oyun, ahşap ve taş oymacılığı ve mücevher yapımı gibi diğer geleneksel zanaatlarla bağlantılıdır. Ahşap ve taş oyma ustaları ve kuyumcular, geleneksel dünya görüşlerini ve sanatsal yaratıcılıklarını yansıtan, kullanım amaçlı olanların yanı sıra özenle süslenmiş tahtalar ve toplar da yaparlar. Bu unsur 2020 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

19. Hüsn-i Hat, Türkiye’de İslam Sanatında Geleneksel Güzel Yazı 

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Hüsn-i Hat, belirli estetik değerleri göz önünde bulundurarak ölçülü ve orantılı bir şekilde Arapça kökenli harfler yazmanın asırlık bir uygulamasıdır. Geleneksel araçlar arasında organik maddelerle sırlanmış belirli bir kâğıt türü, bir kamış kalemi, kalem bıçakları, kamış kalemini kırpmak için özel bir levha, bir mürekkep haznesi, kurum mürekkebi ve bir kalem kutusu bulunur. Birçok farklı Hüsn-i Hat tarzı bulunur ve bu uygulama geleneksel olarak Kur'an, hadisler ve şiirlerin yanı sıra imparatorluk ferman ve emirleri gibi devlet yazışmalarıyla dinî yapılarda ve kamu binalarında kullanılmıştır. Hüsn-i Hat günümüzde hâlâ kutsal ve edebi eserlerde, camilerde, hamamlarda ve mabetlerde kullanılmaktadır. Bu unsur 2021 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

20. Çay Kültürü: Kimlik, Misafirperverlik ve Toplumsal Etkileşim Sembolü 

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Azerbaycan ve Türkiye'de çay kültürü, misafirperverliği gösteren, sosyal bağlar kuran ve bağları sürdüren ve toplulukların yaşamlarındaki önemli anları kutlamak için kullanılan önemli bir sosyal uygulamadır. Çeşitli çay türleri ve demleme teknikleri olmasına rağmen, iki ülkenin halkı da ağırlıklı olarak siyah çay toplar ve tüketirler. Çay kültürü, toplumun tüm kesimleri için günlük yaşamın önemli bir parçasıdır ve güçlü bir kültürel kimlik duygusu sağlar. Bu unsur 2022 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

21. İpek Böcekçiliği ve Dokuma için İpeğin Geleneksel Üretimi

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

İpek böcekçiliğinde ve dokuma için geleneksel ipek üretiminde çiftçiler, tüm yaşam döngüleri boyunca ipek böcekleriyle ilgilenir ve solucanların beslendiği ve ipek böceği yumurtaları ürettiği yaprakları sağlayan dut ağaçlarını yetiştirirler. Lifler kozalardan sarılır, ipek iplikler halinde bükülür, temizlenir ve boyanır. İplikler daha sonra kumaşlar, halılar, kilimler ve perdeler dâhil olmak üzere çeşitli zanaat ürünleri oluşturmak için kullanılır. Büyük ipek Yolu geleneklerine derinden kök salmış olan uygulama, kültürel kimliğin ve asırlık geleneklerin bir ifadesidir. İpek ticareti, ilgili ülkelerin içinde ve arasında kültür ve bilim alışverişine katkıda bulunduğundan, aynı zamanda sosyal uyumun bir sembolü olarak görülmektedir. Bu unsur 2022 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

22. Nasreddin Hoca/Molla Nesreddin/Molla Ependi/Apendi/Afendi Kozhanasyr Fıkra Anlatma Geleneği 


©  UNESCO

Nasreddin Hoca Fıkra Anlatma Geleneği, bilgeliği ve mizahi analizleri, toplum ve yaşam deneyim temsilleriyle tanınan bir filozof ve bilge olan Nasreddin Hoca'ya atfedilen fıkraların anlatılması ile etrafındaki sosyal olayları ve şenlikleri ifade eder. Topluluklar arasında imgeleme, karakter adları ve hikâyeler açısından küçük farklılıklar olsa da temel özellikler Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkiye, Türkmenistan ve Özbekistan'da ortak bir miras olarak paylaşılmaktadır. Bilgelikleri, esprili hazırcevapları ve sürpriz unsurlarıyla karakterize olan Nasreddin Hoca Fıkraları genellikle kabul edilen normlardan kopar, anlatıcı karmaşık durumlardan beklenmedik yollar bulur ve her zaman sözün gücüyle kazanan olarak çıkar. Bu unsur 2022 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

23. Təzhib/Tazhib/Zarhalkori/Tezhip/Naqqoshlik 

©  UNESCO

Tezhip, el yazmaları, kaligrafik metinler ve minyatürlerin sayfalarında uygulanan asırlık bir süsleme sanatıdır. Ana bileşeni, her ikisi de belirli bilgi ve teknikleri gerektiren altın varak veya altın boyadır. Günümüzde unsurların geleneksel ve çağdaş yorumları, el yazmaları, minyatürler ve hat sanatının yanı sıra tek başına sanat eserlerinde de görülebilir. Kullanılan renklerin, desenlerin ve motiflerin sembolik anlamları vardır ve dinî metinleri, edebî ve tarihî el yazmalarını, evlilik ile ilgili evrakı ve hatta ticari antlaşmaları tezhip ile süslemek yaygındır. Dolayısıyla bu uygulama, toplulukların inançları ve kültürel uygulamalarıyla yakından ilgilidir. Bu unsur 2023 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

24. İftar/Eftari/İftar/İftor ve Sosyo-Kültürel Gelenekleri  


©  UNESCO

İftar (Müslüman ülkelerde Eftari veya İftor olarak da adlandırılır) Müslümanlar tarafından Ramazan ayında, gün batımında, tüm dinî ve törensel ibadetlerin tamamlanmasının ardından yapılır. Her yaştan, cinsiyetten ve kökenden insanların yer aldığı iftar, şafaktan gün batımına kadar oruç tutmanın zorluklarının o gün için sona erdiğini gösterir. Halk için genellikle aile ve toplum bağlarını güçlendiren ve hayır işlemeyi, dayanışmayı ve sosyal etkileşimi teşvik eden toplanmayı veya yemeği ifade eder. Bu unsur 2023 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

25. Balaban/Mey Zanaatkârlığı ve İcra Sanatı 


©  UNESCO

Balaban (Azerbaycan Türkçesinde) veya Mey (Türkçede), gövde, geniş ve yassı bir çift kamış ve ağız olmak üzere üç bölümden oluşan asırlık bir nefesli çalgıdır. Bu alet geleneksel olarak erik veya kayısı ağacından yapılır ve keten yağı veya zeytinyağı ile kaplanır. Kuruduktan sonra, zanaatkârlar gövdenin önüne birkaç delik ve arkasına tek bir delik açarlar. Kullanılan ebatlar, delik sayısı ve malzemeler bölgeden bölgeye değişmektedir. Müzisyenlerinin ve zanaatkârlarının kimliğinin ve kolektif hafızasının hayati bir parçası olan bu enstrüman, aynı zamanda her yaştan, cinsiyetten, sosyo-ekonomik geçmişten ve etnik kökenden insanların gösterileri dinlemek ve katılmak için toplanmasıyla iki ülkede de önemli bir kültürel kimliği, dayanışmayı ve sosyal hafızayı teşvik etme aracıdır. Bu unsur 2023 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

26. Sedef Kakma İşçiliği 


©  UNESCO

Sedef kakma, sedef parçalarının Kur'an kılıfları, masalar, sandıklar, sandalyeler, aynalar, mücevher kasaları ve müzik aletleri gibi ahşap nesnelere işlenmesi uygulamasıdır. Zanaatkârlar, yumuşakça kabuklarından sedefi şekillendirerek ve ceviz, abanoz veya maun gibi koyu renkli ağaçlara işleyerek karmaşık işlemeli sanat eserleri yaratırlar. Bu süreç, dekoratif efekt için geometrik, çiçeksi ve kaligrafik motifleri geliştirmek için oyma, cilalama, renklendirme için ise yakma ve vernikleme işlemlerini içermektedir. Günümüzde zanaatkârlar bilgi ve becerilerini sosyal medya ve çevrim içi bloglar, forumlar ve atölyeler aracılığıyla da paylaşarak farklı ülkelerdeki sosyal uyumu ve kültürel alışverişi güçlendirmektedirler. Ayrıca müze ve anıtlarda sergilenen tarihî nesneleri restore ederek somut mirasın ve sosyal ve kültürel hafızanın korunmasına katkıda bulunurlar. Bu unsur 2023 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

27. Geleneksel Gayda/Tulum Yapımcılığı ve İcrası

© UNESCO

Geleneksel Gayda/Tulum, Kuzey Makedonya Cumhuriyeti ve Türkiye’nin Doğu Karadeniz ve Trakya bölgelerini kapsayan bölgede yapılan ve icra edilen geleneksel bir üflemeli çalgıdır. Türkiye’de bir melodi borusu, bir üfleme borusu ve bir gövdeden oluşur. Gayda, yüzyıllardır toplulukları sosyal aktivitelerde bir araya getiriyor. Kültürel kimliğin bir simgesi olan bu çalgı, hasat ve göçebelik uygulamaları da dâhil olmak üzere birçok ritüelin önemli bir parçasıdır. Bu kapsamda aidiyet duygusunu, sosyal bağları, dayanışmayı ve iş birliğini güçlendirir. Bu unsur, 2024 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir. 

 

28. Nevruz

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Yeni yıl genellikle insanların refah ve yeni başlangıçlar dilediği bir zamandır. 21 Mart Afganistan, Azerbaycan, Hindistan, İran (İslam Cumhuriyeti), Irak, Kazakistan, Kırgızistan, Pakistan, Tacikistan, Türkiye, Türkmenistan, Özbekistan ve Moğolistan’da yeni yılın başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Yaklaşık iki haftalık bir süre boyunca çeşitli ritüellerin, törenlerin ve çeşitli kültürel etkinliklerin gerçekleştiği “yeni gün” anlamına gelen Nevruz; farklı bölgelerde Nauryz, Navruz, Nawrouz, Nooruz, Novruz, Nowrouz veya Nowruz olarak anılmaktadır. Bu süre zarfında uygulanan önemli bir gelenek ise insanların sevdikleri ile beraber, saflığı, görkemi, yaşamı ve bereketi simgeleyen envanterlerle süslenmiş özel bir sofranın etrafında toplanmalarıdır. Yeni kıyafetler giyilir ve akrabalara, özellikle yaşlılara ve komşulara ziyaretler yapılır. Özellikle çocuklar için zanaatkârlar tarafından yapılan objelerin yer aldığı hediyeler değiş tokuş edilir. Ayrıca sokaklarda müzik ve dans gösterileri, su ve ateşin kullanıldığı halk ritüelleri gerçekleştirilir. Bununla beraber geleneksel sporlar ve el sanatları icra edilir. Bu uygulamalar kültürel çeşitliliği ve hoşgörüyü desteklerken toplumsal dayanışma ve barışın inşasına katkıda bulunmaktadırlar. Bunlar, gözlem ve katılım yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılır. Bu unsur 2009 yılında yedi, 2016 yılında 12 ve 2024 yılında 13. ülke olarak Moğolistan’ın katılımıyla İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kabul edildi.

 

Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi

29. Islık Dili

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Islık dili, kelimeleri taklit ve ifade etmek için ıslık çalınmasını içeren bir iletişim yöntemidir. Bu uygulama, bölgenin sarp dağları ve engebeli topografyasının ve bunun da yerel halkın uzun mesafelerde iletişim kurmanın alternatif bir yolunu bulmasını gerektirmesinin bir sonucu olarak gelişmiştir. Islık diliyle konuşanlar, esas olarak hayatlarının çoğunu dışarıda geçiren tarımcılardır. Bu topluluklar, ıslık dilini kişilerarası iletişimi ve dayanışmayı güçlendiren kültürel kimliklerinin kilit bir yansıması olarak görmektedir. Bu unsur 2017 yılında Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne kaydedilmiştir.

 

30. Geleneksel Ahlat Taş İşçiliği

© UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Geleneksel Ahlat Taş İşçiliği, volkanik Ahlat taşlarının çıkarılmasını, şekillendirilip bezenmesini ve ardından bunların yapılar ve eserler yaratmak için kullanılmasını çevreleyen bilgi, yöntem, beceri ve estetik anlayışı ifade eder. Ahlat taşı, Türkiye'de Nemrut Dağı'nın eteklerinden madenciler tarafından çıkarılan volkanik bir taştır. Çıkarılan taş kesilir ve şekillendirilir, ardından el aletleri ile taş oymacılar tarafından süslenir. Bu unsur 2022 yılında Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras Listesine kaydedilmiştir.

 

31. Zeytin Yetiştiriciliği ile İlgili Geleneksel Bilgi, Yöntem ve Uygulamalar 

© UNESCO

Türkiye'de zeytin yetiştiriciliği, delice adı verilen yabani zeytin ağaçlarının aşılanması, budanması ve gübrelenmesi ile zeytinlerin toplanması, hasat edilmesi ve işlenmesi anlamına gelir. Kullanılan yöntemler, ideal toprak özellikleri, iklim ve gübre gibi doğa ile ilgili geleneksel bilgi ve uygulamalara dayanmaktadır. Zeytin ağaçları halk takvimine göre aşılanır ve toplanır ve hasat mevsiminin başlangıcında ve sonunda çeşitli merasimler, festivaller ve sosyal etkinlikler (halk oyunları, danslar, yarışmalar ve bayramlar gibi) gerçekleşir. Bu unsur 2023 yılında Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras Listesine kaydedilmiştir.


 


UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listelerine Kayıtlı Unsurların Beratları için Tıklayınız


UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamındaki tüm listeler için Tıklayınız.